Ege Denizi'nde devam eden deprem aktivitesi, iki kentte korku yaratan görüntülere neden oldu.
İstanbul Silivri'de deniz yaklaşık 150 metre çekildi. Denizin çekilmesi ile oluşan küçük adacıklar havadan görüntülendi. İzmir'in Seferihisar ilçesinde ise deniz suyu kıyıdan yaklaşık 200 metre uzaklaştı, tekneler karaya oturdu. Ege Denizi'nde deprem fırt
Marmara Denizi'nde yaşanan olağanüstü deniz çekilmesi, Silivri kıyılarında yaklaşık 150 metrelik bir gerilemeyle gözle görülür bir etki yaratırken, İzmir'in Seferihisar ilçesindeki Sığacık Mahallesi'nde de benzer bir durum yaşandı. Dron görüntülerinin sergilediği çarpıcı manzara, küçük adacıkların oluşumunu ve deniz seviyesinin dramatik düşüşünü gözler önüne seriyor. Yağışlı havaya rağmen devam eden bu durum, vatandaşlarda haklı bir endişe yaratıyor. Ancak uzmanlar, yaşanan olayın doğal bir süreç olduğunu ve paniğe gerek olmadığını vurguluyor.
İzmir'de yaşanan deniz çekilmesinin, 4 Şubat'ta başlayan sert poyraz rüzgarıyla doğrudan ilişkili olduğunu belirten TÜBA Çevre, Biyoçeşitlilik ve İklim Değişikliği Çalışma Grubu Üyesi Prof. Dr. Doğan Yaşar, olayın Santorini'deki depremlerle bir bağlantısının olmadığını açıkça ifade ediyor. "Bu, şubat ve mart aylarında zaman zaman gördüğümüz bir olay. 2021'de ve 2022 yılında da benzer durumlar yaşadık" diyen Prof. Yaşar, poyraz rüzgarının kuzeyden güneye doğru sert bir şekilde esmesinin, suyu güneye doğru ittiğini ve Marmara Denizi'nden başlayarak sığ bölgelerin açığa çıkmasına neden olduğunu açıklıyor. Çekilmenin Dikili'de başladığını ve Sığacık'ta su seviyesinin yaklaşık 40-50 santimetre düştüğünü, salı gününe kadar bu düşüşün 70-80 santimetreye ulaşabileceğini belirtiyor. Ancak, "korkulacak bir şey yok" diyerek, bunun tamamen normal bir doğa olayı olduğunu vurguluyor.
Prof. Yaşar, Türkiye'deki afet algısına dikkat çekerek, "Türkiye'de doğadan korkmaya başladık. Çünkü afetleri felakete çeviriyoruz. Deprem oluyor, çürük binalar çöküyor, sel yatağına evler yapıyoruz; sel basıyor. Bunlardan korkuyoruz. Doğadan korkulmaz, doğa arkadan vurmaz. Ne yapacağını baştan söyler, gerekli önlemler alabilirsek hiçbir sorun yaşamayız, hiçbir korkumuz da olmaz. Ancak en küçük doğa hareketinde bile korkudan titriyoruz" şeklinde konuşuyor. Bu sözleri, doğal olayların kendi içlerinde tehlikeli olmaktan çok, hazırlıklı olunmadığında felakete dönüştüğünü vurguluyor.
Sığacık'taki deniz çekilmesinin etkilerini detaylı bir şekilde anlatan Prof. Yaşar, birçok teknenin karaya oturduğunu, hatta açıklardaki teknelerin bile kıyıya yaklaştığını belirtiyor. Tekne sahiplerinin böyle bir çekilmeyi tahmin edemediklerini belirterek, salı gününe kadar daha fazla teknenin karaya oturabileceğini söylüyor. Denizin karadan 100 metre uzaklaştığını ve bunun 150 metreye kadar çıkabileceğini ifade etse de, bu durumun tsunami veya depremle hiçbir ilgisi olmadığını tekrarlıyor. Her yıl şubat ve mart aylarında benzer olayların farklı şiddetlerde yaşandığını, iki yıl önce İzmir Körfezi'nde vapur seferlerinin iptal edilmesine yol açan benzer bir deniz çekilmesi yaşandığını hatırlatıyor.
Körfezdeki su derinliğinin çekilmeyi az hissedilir hale getirdiğini, fakat Sığacık ve Dikili gibi sığ bölgelerde etkisinin daha belirgin olduğunu açıklıyor. Kordon bölgelerinde taşların açığa çıktığını, Bodrum ve Akyaka'da da benzer durumların yaşanabileceğini belirten Prof. Yaşar, poyraz rüzgarının hızının 50 kilometrenin üzerinde olduğunu ve bu rüzgarın tüm suyu güneye, Akdeniz'e doğru ittiğini, böylece sığ bölgelerin daha da sığlaştığını ve deniz çekilmesinin oluştuğunu açıklıyor. Bu olayların her sene poyraz ın şiddetlenmesiyle birlikte tekrarlandığını da ekliyor. Sonuç olarak, yaşanan durumun doğal bir olay olduğu ve gerekli önlemler alındığı takdirde korkulacak bir durum olmadığı vurgulanıyor. Ancak, bu doğal olayların bile hazırlıklı olunmadığında büyük felaketlere yol açabileceği gerçeği göz ardı edilmemeli.
İzmir'de yaşanan deniz çekilmesinin, 4 Şubat'ta başlayan sert poyraz rüzgarıyla doğrudan ilişkili olduğunu belirten TÜBA Çevre, Biyoçeşitlilik ve İklim Değişikliği Çalışma Grubu Üyesi Prof. Dr. Doğan Yaşar, olayın Santorini'deki depremlerle bir bağlantısının olmadığını açıkça ifade ediyor. "Bu, şubat ve mart aylarında zaman zaman gördüğümüz bir olay. 2021'de ve 2022 yılında da benzer durumlar yaşadık" diyen Prof. Yaşar, poyraz rüzgarının kuzeyden güneye doğru sert bir şekilde esmesinin, suyu güneye doğru ittiğini ve Marmara Denizi'nden başlayarak sığ bölgelerin açığa çıkmasına neden olduğunu açıklıyor. Çekilmenin Dikili'de başladığını ve Sığacık'ta su seviyesinin yaklaşık 40-50 santimetre düştüğünü, salı gününe kadar bu düşüşün 70-80 santimetreye ulaşabileceğini belirtiyor. Ancak, "korkulacak bir şey yok" diyerek, bunun tamamen normal bir doğa olayı olduğunu vurguluyor.
Prof. Yaşar, Türkiye'deki afet algısına dikkat çekerek, "Türkiye'de doğadan korkmaya başladık. Çünkü afetleri felakete çeviriyoruz. Deprem oluyor, çürük binalar çöküyor, sel yatağına evler yapıyoruz; sel basıyor. Bunlardan korkuyoruz. Doğadan korkulmaz, doğa arkadan vurmaz. Ne yapacağını baştan söyler, gerekli önlemler alabilirsek hiçbir sorun yaşamayız, hiçbir korkumuz da olmaz. Ancak en küçük doğa hareketinde bile korkudan titriyoruz" şeklinde konuşuyor. Bu sözleri, doğal olayların kendi içlerinde tehlikeli olmaktan çok, hazırlıklı olunmadığında felakete dönüştüğünü vurguluyor.
Sığacık'taki deniz çekilmesinin etkilerini detaylı bir şekilde anlatan Prof. Yaşar, birçok teknenin karaya oturduğunu, hatta açıklardaki teknelerin bile kıyıya yaklaştığını belirtiyor. Tekne sahiplerinin böyle bir çekilmeyi tahmin edemediklerini belirterek, salı gününe kadar daha fazla teknenin karaya oturabileceğini söylüyor. Denizin karadan 100 metre uzaklaştığını ve bunun 150 metreye kadar çıkabileceğini ifade etse de, bu durumun tsunami veya depremle hiçbir ilgisi olmadığını tekrarlıyor. Her yıl şubat ve mart aylarında benzer olayların farklı şiddetlerde yaşandığını, iki yıl önce İzmir Körfezi'nde vapur seferlerinin iptal edilmesine yol açan benzer bir deniz çekilmesi yaşandığını hatırlatıyor.
Körfezdeki su derinliğinin çekilmeyi az hissedilir hale getirdiğini, fakat Sığacık ve Dikili gibi sığ bölgelerde etkisinin daha belirgin olduğunu açıklıyor. Kordon bölgelerinde taşların açığa çıktığını, Bodrum ve Akyaka'da da benzer durumların yaşanabileceğini belirten Prof. Yaşar, poyraz rüzgarının hızının 50 kilometrenin üzerinde olduğunu ve bu rüzgarın tüm suyu güneye, Akdeniz'e doğru ittiğini, böylece sığ bölgelerin daha da sığlaştığını ve deniz çekilmesinin oluştuğunu açıklıyor. Bu olayların her sene poyraz ın şiddetlenmesiyle birlikte tekrarlandığını da ekliyor. Sonuç olarak, yaşanan durumun doğal bir olay olduğu ve gerekli önlemler alındığı takdirde korkulacak bir durum olmadığı vurgulanıyor. Ancak, bu doğal olayların bile hazırlıklı olunmadığında büyük felaketlere yol açabileceği gerçeği göz ardı edilmemeli.