İsrail ve Hizbullah: Tam kapsamlı savaşın eşiğinden neden geri adım attılar?
Ortadoğu, İsrail ve Hizbullah arasındaki gerilimle bir kez daha ateş çemberine girmişti. Ancak beklenenin aksine, iki taraf da tam kapsamlı bir savaşa sürüklenmekten son anda geri adım attı. Habertürk TV Güvenlik Politikaları Koordinatörü Çetiner Çetin ka
Ortadoğu, İsrail ve Hizbullah arasındaki artan gerilim, iki tarafın tam ölçekli bir savaşa girmekten son anda geri adım atmasıyla tırmandı. Bu beklenmedik hareketin altında hem bölgesel dinamikler hem de her iki tarafın stratejik çıkarlarının karmaşık bir dengesi yatıyor.
İsrail-İran arasındaki devam eden gerilim, İran'ın misilleme tehdidini devam ettirmesiyle bölgesel tansiyonu patlamaya hazır bir noktada tutuyor. İsrail, bölgesel çatışmayı canlı tutmayı stratejik bir hamle olarak görüyor, çünkü bu durum İsrail'in olayları uluslararası gündemin merkezine taşımasına ve bölgesel liderlik iddiasını güçlendirmesine olanak tanıyor.
Son dönemde İsrail-Lübnan sınırında yaşanan çatışmalar, her iki tarafın da itibarlarını korumak için kontrollü bir gerilim yönetimi uyguladığına işaret ediyor. İsrail ve Hizbullah , on aydan fazla süredir karşılıklı saldırılar düzenlerken, gerginlik Hizbullah 'ın önde gelen askeri komutanı Fuad Şükür'ün 30 Temmuz'da Beyrut yakınlarında bir İsrail hava saldırısında öldürülmesiyle tavan yaptı. Buna karşılık Hizbullah , Tel Aviv yakınlarındaki bir askeri istihbarat üssüne saldırı düzenledi.
Ancak Hizbullah lideri Hasan Nasrallah, tam ölçekli bir savaşa girmek yerine sınırlı bir yanıt vermeyi seçti. Nasrallah'ın bu kararı, uzun süredir Şükür'le ilgili iç sorunlar yaşamış olmasından kaynaklanıyor olabilir. Nasrallah, Şükür'ün olası halefi olarak görülmesi ve İran'ın eski Devrim Muhafızları Komutanı Kasım Süleymani'yle doğrudan bağlantısı nedeniyle Şükür'e kuşkuyla yaklaşıyordu. Bu nedenle, Nasrallah'ın Şükür'ün öldürülmesine karşılık Hizbullah 'ı daha geniş bir çatışmaya sürüklememesi stratejik bir geri çekilme olarak görülebilir.
Hem İsrail hem de Hizbullah , son olayları bir itibar testi olarak gördüler ve karşıt hedeflere saldırarak askeri başarılar elde ettiklerini iddia ettiler. Ancak her iki taraf da çatışmayı sınırlı tutarak daha geniş bir savaşı önledi. Bu, Hizbullah'ın İsrail'le doğrudan bir çatışmaya girmekten kaçınma isteğini gösteriyor. Nasrallah'ın Şükür ve diğer suikastlara verdiği ölçülü tepki, Hizbullah'ın bu aşamada daha geniş bir çatışmaya girmekten çekindiğini gösteriyor.
İsrail, son çatışmalarda ikinci kez savunma pozisyonuna düştü ve ordunun moralinde önemli bir düşüş yaşandı. Bu durum İsrail için önemli bir uyarı niteliğinde. Öte yandan Lübnan'daki derin ekonomik kriz, Hizbullah'ın geniş çaplı bir savaşa girmesini zorlaştırıyor. Lübnan halkı hükümete karşı öfkeli ve hükümet, sivilleri Lübnan-İsrail sınırından tahliye etmek için yeterli kaynağa sahip değil. İsrail ise yerinden edilen aileler için tüm otelleri kapatmış durumda.
Sonuç olarak, her iki taraf da kendi iç dinamikleri ve bölgesel dengeleri göz önünde bulundurarak savaş riskini şimdilik erteledi. Ancak bu, bölgedeki gerginliğin tamamen sona erdiği anlamına gelmiyor. Bilakis, bölgenin kaderi büyük ölçüde Gazze'deki ateşkes müzakerelerinin ilerlemesine bağlı olacak. Çatışmaların durdurulması konsepti çerçevesinde, daha geniş çaplı bir bölgesel savaşın riski sadece ertelenmiştir, tamamen ortadan kaldırılmamıştır.
Bu gelişmeler, İsrail ve Hizbullah 'ın stratejik hesaplarını yeniden değerlendirdiklerini ve daha geniş bir çatışmanın önüne geçmek için dikkatli adımlar attıklarını gösteriyor. Ancak Ortadoğu'daki bu hassas denge, her an yeniden bozulabilecek kadar kırılgan. Bu nedenle, tarafların gelecekteki hamleleri yakından izlenmeli.
İsrail-İran arasındaki devam eden gerilim, İran'ın misilleme tehdidini devam ettirmesiyle bölgesel tansiyonu patlamaya hazır bir noktada tutuyor. İsrail, bölgesel çatışmayı canlı tutmayı stratejik bir hamle olarak görüyor, çünkü bu durum İsrail'in olayları uluslararası gündemin merkezine taşımasına ve bölgesel liderlik iddiasını güçlendirmesine olanak tanıyor.
Son dönemde İsrail-Lübnan sınırında yaşanan çatışmalar, her iki tarafın da itibarlarını korumak için kontrollü bir gerilim yönetimi uyguladığına işaret ediyor. İsrail ve Hizbullah , on aydan fazla süredir karşılıklı saldırılar düzenlerken, gerginlik Hizbullah 'ın önde gelen askeri komutanı Fuad Şükür'ün 30 Temmuz'da Beyrut yakınlarında bir İsrail hava saldırısında öldürülmesiyle tavan yaptı. Buna karşılık Hizbullah , Tel Aviv yakınlarındaki bir askeri istihbarat üssüne saldırı düzenledi.
Ancak Hizbullah lideri Hasan Nasrallah, tam ölçekli bir savaşa girmek yerine sınırlı bir yanıt vermeyi seçti. Nasrallah'ın bu kararı, uzun süredir Şükür'le ilgili iç sorunlar yaşamış olmasından kaynaklanıyor olabilir. Nasrallah, Şükür'ün olası halefi olarak görülmesi ve İran'ın eski Devrim Muhafızları Komutanı Kasım Süleymani'yle doğrudan bağlantısı nedeniyle Şükür'e kuşkuyla yaklaşıyordu. Bu nedenle, Nasrallah'ın Şükür'ün öldürülmesine karşılık Hizbullah 'ı daha geniş bir çatışmaya sürüklememesi stratejik bir geri çekilme olarak görülebilir.
Hem İsrail hem de Hizbullah , son olayları bir itibar testi olarak gördüler ve karşıt hedeflere saldırarak askeri başarılar elde ettiklerini iddia ettiler. Ancak her iki taraf da çatışmayı sınırlı tutarak daha geniş bir savaşı önledi. Bu, Hizbullah'ın İsrail'le doğrudan bir çatışmaya girmekten kaçınma isteğini gösteriyor. Nasrallah'ın Şükür ve diğer suikastlara verdiği ölçülü tepki, Hizbullah'ın bu aşamada daha geniş bir çatışmaya girmekten çekindiğini gösteriyor.
İsrail, son çatışmalarda ikinci kez savunma pozisyonuna düştü ve ordunun moralinde önemli bir düşüş yaşandı. Bu durum İsrail için önemli bir uyarı niteliğinde. Öte yandan Lübnan'daki derin ekonomik kriz, Hizbullah'ın geniş çaplı bir savaşa girmesini zorlaştırıyor. Lübnan halkı hükümete karşı öfkeli ve hükümet, sivilleri Lübnan-İsrail sınırından tahliye etmek için yeterli kaynağa sahip değil. İsrail ise yerinden edilen aileler için tüm otelleri kapatmış durumda.
Sonuç olarak, her iki taraf da kendi iç dinamikleri ve bölgesel dengeleri göz önünde bulundurarak savaş riskini şimdilik erteledi. Ancak bu, bölgedeki gerginliğin tamamen sona erdiği anlamına gelmiyor. Bilakis, bölgenin kaderi büyük ölçüde Gazze'deki ateşkes müzakerelerinin ilerlemesine bağlı olacak. Çatışmaların durdurulması konsepti çerçevesinde, daha geniş çaplı bir bölgesel savaşın riski sadece ertelenmiştir, tamamen ortadan kaldırılmamıştır.
Bu gelişmeler, İsrail ve Hizbullah 'ın stratejik hesaplarını yeniden değerlendirdiklerini ve daha geniş bir çatışmanın önüne geçmek için dikkatli adımlar attıklarını gösteriyor. Ancak Ortadoğu'daki bu hassas denge, her an yeniden bozulabilecek kadar kırılgan. Bu nedenle, tarafların gelecekteki hamleleri yakından izlenmeli.