Konut Piyasasında Tehlikeli Oyun: Kısa Vadeli Kazanç Uğruna Uzun Vadeli Pişmanlık
"Önümüzdeki kısa süreçte faiz oranlarının düşmesiyle birlikte artacak olan konut talebi, fiyatları hızla yukarı çekecek ve bugün konutunu satanlar, yarın aynı evi çok daha yüksek fiyatlarla geri almaya çalışacaklar."
Temmuz ayında Türkiye genelinde 127 bin 88 konut satışı gerçekleşti. Bu rakam, bir önceki yılın aynı ayına göre %16'lık bir artışı temsil ediyor. İlk bakışta, piyasada bir canlanma olduğunu düşündürebilir. Ancak, konut satışlarının Ocak-Temmuz döneminde bir önceki yılın aynı dönemine göre %0,5 azalarak 672 bin 162'ye düştüğünü göz önünde bulundurursak, bu artışın sürdürülebilir olup olmadığını sorgulamak gerekiyor.
Konut satışlarının en fazla olduğu iller sırasıyla 19 bin 47 ile İstanbul, 11 bin 364 ile Ankara ve 6 bin 659 ile Antalya oldu. Buna karşılık, en az konut satışı yapılan iller ise 61 ile Ardahan, 64 ile Hakkari ve 77 ile Bayburt olarak kaydedildi.
İpotekli konut satışlarının Temmuz ayında %20,9 azalarak 11 bin 496'ya gerilemesi, piyasanın altında yatan güven eksikliğini ve kredi kullanımında yaşanan düşüşü ortaya koyuyor. Ocak-Temmuz döneminde gerçekleşen ipotekli konut satışları, bir önceki yılın aynı dönemine göre %53,8 azalarak 62 bin 911'e düştü. Bu durum, tüketicilerin ve yatırımcıların konut alımlarında ya kredi kullanımından kaçındığını ya da krediye ulaşamadığını gösteriyor. Öte yandan, aynı dönemde diğer satış türleriyle el değiştiren 115 bin 592 konut, toplam konut satışlarının %91'ini oluşturdu. İlk el konut satışları Temmuz ayında %28,9 artarak 40 bin 784'e, ikinci el konut satışları ise %10,8 artışla 86 bin 304'e ulaştı.
Özellikle dikkat çeken bir diğer veri de, yabancılara yapılan konut satışlarının %16,1 azalarak 2 bin 350'ye düşmesi. Bu, piyasanın uluslararası yatırımcılar nezdinde cazibesini yitirdiğini gösteriyor. Yabancılar arasında en fazla konut satışı Rusya Federasyonu vatandaşlarına yapılırken, onları Ukrayna ve Almanya vatandaşları izledi.
Kısa Vadeli Getiri Peşinde Koşanların Yanılgısı
Bugün konutunu satanların önemli bir kısmı, mevcut yüksek faiz oranlarından yararlanarak kısa vadeli kazanç sağlama derdinde olanlar. Yüksek faizli mevduat hesapları, satılan konuttan elde edilen parayı güvenli ve kazançlı bir liman gibi gösteriyor. Ancak, bu yaklaşımın dar görüşlü ve riskli olduğunu söylemeliyiz. Önümüzdeki kısa süreçte faiz oranlarının düşmesiyle birlikte artacak olan konut talebi, fiyatları hızla yukarı çekecek ve bugün konutunu satanlar, yarın aynı evi çok daha yüksek fiyatlarla geri almaya çalışacaklar.
ABD'de 2008 küresel ekonomik krizinde yaşananlar, bu tür bir yanılgının ne kadar maliyetli olabileceğini açıkça ortaya koydu. O dönemde, birçok insan yüksek faiz oranlarından faydalanmak için konutlarını elden çıkardı. Ancak, faizler düşüp konut fiyatları hızla yükseldi ve aynı insanlar, daha sonra aynı konutu geri almak istediklerinde çok daha yüksek bedeller ödemek zorunda kaldılar. Türkiye'de de benzer bir senaryo yaşanması muhtemel. Özellikle İstanbul, Ankara ve İzmir gibi büyük şehirlerde konut fiyatları her ne kadar yüksek görünse de aslında enflasyonun oldukça gerisinde kalmış durumda. Özellikle faiz oranlarının düşmesiyle birlikte bu fiyatlarda ciddi artışlar görüleceği neredeyse kesin.
Yatırımcıların Sinsi Avantajı
Yatırımcılar, piyasadaki bu durumun farkında ve elbette boş durmuyorlar. Peşin parayla konut alımları yaparak, gelecekteki fiyat artışlarından kazanç sağlamak istiyorlar. Onlar, faiz oranlarının düşeceğini ve bu nedenle ev fiyatlarının hızla yükseleceğini bugünden görüyor. Enflasyon karşısında eriyen konut fiyatlarının yükselmesi kaçınılmaz. Ayrıca, artan inşaat maliyetleri ve olası bir kur krizi, bu yükselişi daha da hızlandıracak. Dolayısıyla bugün konuta yatırım yapanlar kazanırken, asıl darbeyi satıcılar yiyecek.
Bu koşullarda, bugün konutunu satıp parasını güvence altına aldığını düşünenlerin, yarın bu stratejilerinden dolayı büyük pişmanlık yaşayacakları çok açık. Ekonomik belirsizliklerin, kur krizlerinin ve enflasyonun yarattığı bu karmaşık ortamda, konut piyasasında yapılan her hamle dikkatle değerlendirilmeli.
Piyasa Dinamiklerini Anlamadan Atılan Adımların Tehlikesi
Konut piyasasındaki bu hareketlilik, sadece ekonomik bir mesele değil; aynı zamanda sosyolojik ve toplumsal etkileri olan bir süreç. Bugün konutlarını satanlar, yarın aynı şartlarda geri alım yapamayacakları bir duruma düştüklerinde, bu sadece bireysel bir kayıp olmayacak. Piyasanın genel dengeleri bozulacak, bu da toplumsal huzursuzluklara yol açacak.
Son Söz
Sonuç olarak, bu dönemde konut piyasasında atılacak her adım, büyük bir dikkat ve öngörü gerektiriyor. Ekonomik belirsizliklerin arttığı bu dönemde, kısa vadeli kazançlar uğruna uzun vadeli pişmanlıkların yaşanmaması için, piyasa dinamikleri iyi analiz edilmeli ve stratejik kararlar alınmalıdır. Unutmayalım ki, bugünün hızlı kazançları, yarının büyük kayıplarını doğurabilir.