Rojin Kabaiş'in esrarengiz ölümünün perde arkası! Son okuduğu kitap: Kayıp Aranıyor
Son Dakika Haberler - Van'da, 27 Eylül'de kaybolan ve Van Gölü kıyısında cesedi bulunan 21 yaşındaki üniversite öğrencisi Rojin Kabaiş'in cenazesi, Diyarbakır'da dün toprağa verildi. CNN TÜRK Muhabiri Merve Tokaz ise Rojin'in ölümü ile ilgili soruşturmada
## Rojin'in Son Yolculuğu: Adalet Arayışı ve Umutsuzluk
Van Adli Tıp Kurumu'nun soğuk duvarları arasında yapılan otopsi işlemlerinin ardından, Rojin Kabaiş'in bedeni, babası Nizamettin Kabaiş ve yakınlarına teslim edildi. Diyarbakır'ın merkez Bağlar ilçesi Yeniköy Mezarlığı'nda, gözyaşları arasında toprağa verildi. Rojin'in kayboluşunun ardından geçen on gün, ailesi ve sevenleri için bir kabus gibiydi. Ancak sorular cevapsız, acı ise katmerli bir şekilde büyüyordu.
CNN TÜRK muhabiri Merve Tokaz, soruşturmada ortaya çıkan ürkütücü ayrıntıları aktardı. Rojin'in kaybolduğu gün, KYK yurdundan ayrılıp son kez görüldüğü yere kadar adım adım takip edilen görüntüler, trajik olayı yeniden canlandırıyordu. "Rojin öldü mü, öldürüldü mü?" sorusu, her geçen gün daha da acıklı bir hal alıyordu. Kıyıdan 50 metre uzakta bulunan başörtüsü, ilk ipuçlarını sunarken, emniyetin titiz çalışmaları soruşturmayı ilerletiyordu.
Rojin'in kaybolduğu güne ait internet arama kayıtları, yeni bir boyut kazandırdı. "Otopsi nasıl yapılır, ölen kişinin banka hesabındaki para ne olur, öldükten sonra cennete nasıl gidilir" gibi sorular, genç kızın zihninde neler döndüğünü sorgulatan ürkütücü bir pencere açıyordu. Kaybolduğu nokta yakınlarındaki bir alanı haritalar uygulamasında incelemiş olması, bölgeye gitme amacının ne olduğunu merak ettiriyordu.
Diyarbakır'dan Van'a geldikten sadece üç gün sonra kaybolan Rojin, Van Gölü kıyısındaki Bardakçı köyü ve sahilini internette yoğun bir şekilde araştırmıştı. Özellikle, Sait Faik Abasıyanık'ın "Kayıp Aranıyor" adlı kitabını kütüphaneden alıp okuduğu ve son kez elinde gördüğü kitap, tüm bu olaylara yeni bir perspektif ekliyordu. Kitabın konusu, dünyanın iki yüzlülüğünden sıkılan bir konsolosun kızının içsel yolculuğunu ve kayboluşunu anlatıyordu. Kitabın sonu, Rojin'in yaşadıklarıyla bir paralellik taşıyor, akıllara "Rojin'in kendi hayatına son vermiş olabileceği" ihtimalini getiriyordu. Ancak, ailesi ve soruşturmayı yürüten ekipler, bunun kesin olarak intihar anlamına gelmediğini vurgulayarak, Rojin'in oraya birileri tarafından götürülebileceğini de ihtimal dahilinde tutuyorlardı.
Yeniköy Camisi'nde kılınan cenaze namazının ardından, Rojin'in tabutu kadınlar tarafından omuzlandı. Gözyaşları arasında toprağa verilirken, ailesi ve sevenlerinin kalbi paramparça olmuştu. Cenaze törenine, Kabaiş ailesinin yakınlarının yanı sıra Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanı Ayşe Serra Bucak Küçük ve çok sayıda vatandaş katıldı.
Baba Nizamettin Kabaiş'in acılı feryadı ise soruşturmanın merkezinde yer alıyordu. "Orada tel örgü, kamera, ışık yok. Çocuk demiş ki gideceğim, çakıl taşı toplayacağım. Demek oraya gitmiş. O serseriler oradan görmüşler. Orada tahmin ediyorum bu şekilde zarar vermişler. İnşallah bunu yapanları en yakın zamanda bulurlar. En ağır ceza neyse onlara versinler. Rojin'in kime ne zararı vardı?" diyerek, kızının masumiyetine ve yaşadığı vahşete dikkat çekiyordu.
Göl kıyısının sığ olduğunu vurgulayan Kabaiş, "Orada boğulma tehlikesi yok. 50 kilometre dalgıçlar gidiyor. Bu çocuğun başına birileri bir şey getirmiş. Mutlaka tek başına da oraya gitmez. Buradan suya da girse oraya kadar gitmez. 24 kilometre o çocuk gece tek başına gitmez. Bir vahşet vardır. Birileri mutlaka yapmış. Ben devletten bunu istiyorum. Bu vahşeti yapanlar en yakın zamanda çıkarılsınlar. Cezaları da idam olsun, bir daha da Rojinler gitmesin. Acılara son verelim. Küçük çocuklardan, kadınlardan, kız çocuklarından ne istiyorlar?" sözleriyle, hem öfkesini hem de adalete duyduğu inancı dile getiriyordu.
Rojin'in çalışkan, saygılı ve ailesiyle iyi ilişkileri olan bir genç kız olduğunu belirten Kabaiş, "Herhangi bir sorunu, bir sıkıntısı yoktu. Ne bizimle, ne kardeşiyle, ne de annesiyle bir sıkıntısı hiç yoktu." diyerek, kızının hayatına gölge düşüren olayların ne kadar anlamsız olduğunu vurguluyordu.
Geçen yıl Dicle Üniversitesinde bir bölümü kazanan, ancak daha sonra yeniden sınava hazırlanmaya karar veren Rojin'in 480 puanla Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi Okul Öncesi Öğretmenliği Bölümünü tercih etmesi, geleceğe yönelik umutlarının ve hayallerinin olduğunu gösteriyordu. "Morali çok iyiydi, sevinerek gitti. Diyarbakır'da beraber çarşıya gittik, yemek yedik, gezdik, fotoğraf çektik, video çektik. Gittim yurda teslim ettim. Giderken de vedalaştık. Gülerek el salladı, vedalaştık. Sonra otogara geldim. Tekrar onu aradım. 'Durumun nasıl?' dedim, iyidir baba.' dedi." diye anlatan baba Kabaiş, son görüşmelerinde Rojin'in neşesini ve yaşama sevincini bir kez daha gözler önüne seriyor, hayatının ansızın koparılmasının acımasızlığını daha da belirgin hale getiriyordu.
Rojin Kabaiş'in ölümü, bir genç kızın hayallerinin sönmesi olarak kalırken, soruşturma devam ediyor, adalet arayışı ise devam ediyordu. Rojin'in kaybolduğu gün kıyıdan 50 metre uzakta bulunan başörtüsü, genç kızın çaresizliğini anlatan bir sembol olmuştu. Rojin'in son yolculuğu, gerçek suçlunun bulunması ve adaletin yerini bulmasıyla sona erebilir miydi? Bu sorunun cevabı hala bekletiliyordu.
Van Adli Tıp Kurumu'nun soğuk duvarları arasında yapılan otopsi işlemlerinin ardından, Rojin Kabaiş'in bedeni, babası Nizamettin Kabaiş ve yakınlarına teslim edildi. Diyarbakır'ın merkez Bağlar ilçesi Yeniköy Mezarlığı'nda, gözyaşları arasında toprağa verildi. Rojin'in kayboluşunun ardından geçen on gün, ailesi ve sevenleri için bir kabus gibiydi. Ancak sorular cevapsız, acı ise katmerli bir şekilde büyüyordu.
CNN TÜRK muhabiri Merve Tokaz, soruşturmada ortaya çıkan ürkütücü ayrıntıları aktardı. Rojin'in kaybolduğu gün, KYK yurdundan ayrılıp son kez görüldüğü yere kadar adım adım takip edilen görüntüler, trajik olayı yeniden canlandırıyordu. "Rojin öldü mü, öldürüldü mü?" sorusu, her geçen gün daha da acıklı bir hal alıyordu. Kıyıdan 50 metre uzakta bulunan başörtüsü, ilk ipuçlarını sunarken, emniyetin titiz çalışmaları soruşturmayı ilerletiyordu.
Rojin'in kaybolduğu güne ait internet arama kayıtları, yeni bir boyut kazandırdı. "Otopsi nasıl yapılır, ölen kişinin banka hesabındaki para ne olur, öldükten sonra cennete nasıl gidilir" gibi sorular, genç kızın zihninde neler döndüğünü sorgulatan ürkütücü bir pencere açıyordu. Kaybolduğu nokta yakınlarındaki bir alanı haritalar uygulamasında incelemiş olması, bölgeye gitme amacının ne olduğunu merak ettiriyordu.
Diyarbakır'dan Van'a geldikten sadece üç gün sonra kaybolan Rojin, Van Gölü kıyısındaki Bardakçı köyü ve sahilini internette yoğun bir şekilde araştırmıştı. Özellikle, Sait Faik Abasıyanık'ın "Kayıp Aranıyor" adlı kitabını kütüphaneden alıp okuduğu ve son kez elinde gördüğü kitap, tüm bu olaylara yeni bir perspektif ekliyordu. Kitabın konusu, dünyanın iki yüzlülüğünden sıkılan bir konsolosun kızının içsel yolculuğunu ve kayboluşunu anlatıyordu. Kitabın sonu, Rojin'in yaşadıklarıyla bir paralellik taşıyor, akıllara "Rojin'in kendi hayatına son vermiş olabileceği" ihtimalini getiriyordu. Ancak, ailesi ve soruşturmayı yürüten ekipler, bunun kesin olarak intihar anlamına gelmediğini vurgulayarak, Rojin'in oraya birileri tarafından götürülebileceğini de ihtimal dahilinde tutuyorlardı.
Yeniköy Camisi'nde kılınan cenaze namazının ardından, Rojin'in tabutu kadınlar tarafından omuzlandı. Gözyaşları arasında toprağa verilirken, ailesi ve sevenlerinin kalbi paramparça olmuştu. Cenaze törenine, Kabaiş ailesinin yakınlarının yanı sıra Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanı Ayşe Serra Bucak Küçük ve çok sayıda vatandaş katıldı.
Baba Nizamettin Kabaiş'in acılı feryadı ise soruşturmanın merkezinde yer alıyordu. "Orada tel örgü, kamera, ışık yok. Çocuk demiş ki gideceğim, çakıl taşı toplayacağım. Demek oraya gitmiş. O serseriler oradan görmüşler. Orada tahmin ediyorum bu şekilde zarar vermişler. İnşallah bunu yapanları en yakın zamanda bulurlar. En ağır ceza neyse onlara versinler. Rojin'in kime ne zararı vardı?" diyerek, kızının masumiyetine ve yaşadığı vahşete dikkat çekiyordu.
Göl kıyısının sığ olduğunu vurgulayan Kabaiş, "Orada boğulma tehlikesi yok. 50 kilometre dalgıçlar gidiyor. Bu çocuğun başına birileri bir şey getirmiş. Mutlaka tek başına da oraya gitmez. Buradan suya da girse oraya kadar gitmez. 24 kilometre o çocuk gece tek başına gitmez. Bir vahşet vardır. Birileri mutlaka yapmış. Ben devletten bunu istiyorum. Bu vahşeti yapanlar en yakın zamanda çıkarılsınlar. Cezaları da idam olsun, bir daha da Rojinler gitmesin. Acılara son verelim. Küçük çocuklardan, kadınlardan, kız çocuklarından ne istiyorlar?" sözleriyle, hem öfkesini hem de adalete duyduğu inancı dile getiriyordu.
Rojin'in çalışkan, saygılı ve ailesiyle iyi ilişkileri olan bir genç kız olduğunu belirten Kabaiş, "Herhangi bir sorunu, bir sıkıntısı yoktu. Ne bizimle, ne kardeşiyle, ne de annesiyle bir sıkıntısı hiç yoktu." diyerek, kızının hayatına gölge düşüren olayların ne kadar anlamsız olduğunu vurguluyordu.
Geçen yıl Dicle Üniversitesinde bir bölümü kazanan, ancak daha sonra yeniden sınava hazırlanmaya karar veren Rojin'in 480 puanla Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi Okul Öncesi Öğretmenliği Bölümünü tercih etmesi, geleceğe yönelik umutlarının ve hayallerinin olduğunu gösteriyordu. "Morali çok iyiydi, sevinerek gitti. Diyarbakır'da beraber çarşıya gittik, yemek yedik, gezdik, fotoğraf çektik, video çektik. Gittim yurda teslim ettim. Giderken de vedalaştık. Gülerek el salladı, vedalaştık. Sonra otogara geldim. Tekrar onu aradım. 'Durumun nasıl?' dedim, iyidir baba.' dedi." diye anlatan baba Kabaiş, son görüşmelerinde Rojin'in neşesini ve yaşama sevincini bir kez daha gözler önüne seriyor, hayatının ansızın koparılmasının acımasızlığını daha da belirgin hale getiriyordu.
Rojin Kabaiş'in ölümü, bir genç kızın hayallerinin sönmesi olarak kalırken, soruşturma devam ediyor, adalet arayışı ise devam ediyordu. Rojin'in kaybolduğu gün kıyıdan 50 metre uzakta bulunan başörtüsü, genç kızın çaresizliğini anlatan bir sembol olmuştu. Rojin'in son yolculuğu, gerçek suçlunun bulunması ve adaletin yerini bulmasıyla sona erebilir miydi? Bu sorunun cevabı hala bekletiliyordu.