Tutmak sözlük anlamı nedir? Tutmak ne demek?
Tutmak kelimesinin sözlük anlamı, eş ve zıt anlamlı karşılıkları, diğer dillerdeki anlamları, Tutmak hakkında örnek cümleler, atasözü ve deyimler...
Kelime: Tutmak
Anlamlar:
1. Elde bulundurmak, ele almak
Özelliği / Tipi / Türü: -i
Örnek: "Kucağında kundaklı bir çocuk tutuyordu."
2. Ele geçirmek, yakalamak
Örnek: "Evvela bu terbiyesiz köpeği tuttu, bağladı."
3. Avlamak
Örnek: "Dalyan işletiyorum, tuttuğumuz balığı tekrar denize döküyoruz."
4. Yanında bulundurmak, alıkoymak
Örnek: "Siz gelinceye kadar çocuğu ben tutarım!"
5. Hürriyetinden yoksun bırakıp bir yere kapamak, tevkif etmek
Örnek: "Vahşidir, hiçbir zaman onu kafeste tutmak mümkün değildir."
6. Kaplamak
Örnek: "Tabanı otuz, otuz beş metre kadar tutan bir eşkenar üçgen biçimindedir."
7. Kırağı, çiğ veya kar bir yüzeyde görünür durumda olmak, kalmak
Örnek: "Şu yağan kar bir tutsun, seyreyle sen ertesi gün çocukları."
8. Denetimi ve yetkisi altına almak
9. Desteklemek, birinden yana çıkmak
10. Benimsemek, beğenmek
Örnek: "Ama öylelerini de çevresinde kimse sevmemiş, tutmamıştır."
11. Gereğini yapmak, yerine getirmek
Örnek: "Verdiği sözü tutmuş, vaktinde gelmişti."
12. Uygun gelmek, çelişmez olmak
Örnek: "Bir talih eseri olarak ondan gelen cevap benim kendi bulduklarımı tuttu."
13. Kapatmak, sarmak
14. Hizmetine almak veya kiralamak
Örnek: "Burada bir kat tuttum. Yazı geçireceğim."
15. Bir işe herhangi bir anlayışla girişmek
Örnek: "Yapıyı geniş tuttu."
16. Beddua, dua, ah vb. etkisini göstermek, gerçekleşmek, yerine gelmek, varmak
Örnek: "Avradın ilenci tutarsa senin iki gözün kör olacak."
17. Ulaşmak, varmak
Örnek: "Hayvanlar, Bağdat Caddesi'ni tutmuş, çalakamçı ilerliyor."
18. Para toplamı ...-e varmak, değeri olmak
Örnek: "Aldığım şeyler bin lira tuttu."
19. Uğramak
Özelliği / Tipi / Türü: Halk ağzında
Örnek: "Vapur İzmir'i tutmayacakmış."
20. Herhangi bir durumda bulundurmak
Örnek: "Seksen bir yaşında da olsa çalışmak insanı zinde tutuyor."
21. Varsaymak, farz etmek
Örnek: "Haydi tutalım babasının bir günahı vardı, çekti."
22. Hedef olarak almak
Özelliği / Tipi / Türü: -e - -i
Örnek: "Taşa tutmak."
23. Alacağa veya vereceğe saymak
Özelliği / Tipi / Türü: -e - -i
Örnek: "On bin lirayı borcunuza tuttum."
24. Yaklaştırmak
Özelliği / Tipi / Türü: -e - -i
Örnek: "Biraz toz olsa mendilini burnuna tutar."
25. Kullanmak
Örnek: "Yaşmak tutmak. Ustura tutmak."
26. Bağlamak
Örnek: "Sütler kaymak tutar tutmaz ordayım."
27. Beklenen sonucu vermek
Özelliği / Tipi / Türü: Nesnesiz
Örnek: "Toprağa atılan her tohum bir ümittir. Tohum ya tutar ya tutmaz. Ya yeşerir ya yeşermez."
28. İş görebilmek
Özelliği / Tipi / Türü: Nesnesiz
Örnek: "Eli ayağı tutsun, açlıktan ölmesin, yeterdi ona."
29. Sürmek, zaman almak
Özelliği / Tipi / Türü: Nesnesiz
Örnek: "Bu iş iki saat tuttu."
30. Yapışarak veya sokularak çıkmaz olmak
Özelliği / Tipi / Türü: Nesnesiz
Örnek: "Boya tutmadı. Çivi iyi tuttu."
31. Bir şeyi kullanması için uzatmak
Örnek: "Kucaklaşma sahanlıkta başlar ve ayakkabılarını çıkarıp karısının tuttuğu terliklerini giyene kadar Serdar'ın kolları boynunda kalır."
32. Sunmak
Örnek: "Konuklara şeker tutmak."
33. İşgal etmek
34. İzlemek
Örnek: "Tepeden inince Değirmendere'ye hâkim bir iz tutacaksınız."
35. Bırakmamak
Örnek: "Baba sesini çıkarmadı hatta öksürüğünü bile galiba tuttu."
36. Sarmak, bürümek
Örnek: "Hey başları duman tutmuş dağlar, hey!"
37. Asılmak, kuvvetlice sarılmak
Örnek: "Üç kişi tutarlarmış da onu pencerenin önünden çekemezlermiş."
38. Bir kimsenin yerini almak
Örnek: "Bak azizim, dedim, ben senin yerini tutamam."
39. Otobüs, vapur, uçak vb. hasta etmek
40. Herhangi bir durumda kalmasını sağlamak
Örnek: "Kapıyı açık tutmayın."
41. Bir yerde kalmasını sağlamak
42. Bir sanat eseri geniş ilgi görmek
Örnek: "Eğer piyes tutar da alkışlanırsa bir yazara yakışacak bir kıyafet giymeliydim."
43. Biriktirmek, tasarruf etmek
Örnek: "Sen metelik tutuyorsun gibi geliyor bana. Ay başına kadar bana ödünç versene."
44. Askerlikte, bankacılıkta durdurmak, blokaj
45. Başlamak
Örnek: "Kadınların başında gördüğünüz bürümcükten, iç çamaşırlarından tutunuz da entarilik kaba pamuklulara kadar hepsi Osmanlı malı idi."
46. Bir şey düşünmek
Örnek: "Herkes aklından bir sayı tutsun."
47. Takım oyunlarında karşı takımdaki bir oyuncuyu yakından izlemek, markaja almak
Özelliği / Tipi / Türü: Spor
İçinde Tutmak geçen birleşik ve kökteş kelimeler: tutçek, vurtut, çultutmaz, yantutmaz
Tutmak hakkında eş anlamlı kelimeler
Tutmak eş anlamlısı
tutmak kelimesinin eş anlamlı sözcükleri : beğenmek , benimsemek , yapmak , girişmek , varmak , gerçekleşmek , dua , beddua , musallat olmak , sancımak , ağrımak , farz etmek , varsaymak , yaklaştırmak , çelişmez olmak , alıkoymak , bürümek , sarmak , ulaşmak , sunmak , işgal etmek , izlemek , yönelmek , hasta etmek , vapur , otobüs , tasarruf etmek , biriktirmek , blokaj , askerlikte , başlamak , bağlamak , bırakmamak , kaplamak , yakalamak , avlamak , uğramak , tevkif etmek , kullanmak , kalmak , kırağı , zaman almak , markaja almak , ele almak , yerine getirmek , yerine gelmek
Tutmak hakkında zıt (karşıt) anlamlı kelimeler
Tutmak zıt anlamlısı
Tutmak kelimesinin zıt anlamlı sözcükleri : Bulunamadı!
Tutmak ile ilgili 58 örnek cümle
"Tutmak" kelimesini bir cümle içinde kullanmak gerekirse, aşağıdaki cümleler gerçek veya mecaz anlamı ile "Tutmak" kelimesinin cümle içinde kullanımına örnek gösterilebilir.
1. Çocuk, babasının elini tutmak istiyordu
2. Kaçağı tutmuşlar
3. Adamı zorla üç gün tutmuşlar
4. Kışın balık tutmak zordur
5. Onun yalanlarını tutmaktan usandım
6. Bir kitap tutacak kadar yazım olmuş
7. Sizi biraz tutacağım
8. Kar tutacağa benziyor
9. Sen tarafsız değilsin, onu tutuyorsun
10. Onu ben tutarım, size zarar veremez
11. Söyledikleri birbirini tutuyor
12. Siyasacılar arasında tuttuğun kimse yok mu?
13. Onun sözünü tutmak diye bir huyu yoktur
14. İş tutmak isteyen iş bulamıyor ki
15. Ev tutmak, döşemek para ister
16. İşi geniş tutunca sermaye yetişmedi
17. Kocakarının ilenci tutarsa görürsün
18. Yine romatizmaları tuttu, sızlanıp duruyor
19. İçki onu çabuk tutar
20. Gürültüden başım tuttu
21. Benim oğlum eşyalarını temiz tutar
22. Hızlı trenle birkaç saatte İstanbul’u tutmak olanak içine girecekmiş
23. Bütün bu aldıklarımız yüz lira tuttu
24. Bu vapur Antalya’yı tutacak mı?
25. Burası kar tutar mı, rüzgâr bile tutmaz
26. Kapıyı sürekli kilitli tutmak gerekirdi
27. Sözümü tutarsan sevinirim
28. Artık kimse sözünü tutmak istemiyor
29. Tutalım ki söyledin, ne olacak sonuçta?
30. Ekmeği ateşe tutup ısıttı
31. Kıyıyı topa tutmuşlar
32. Paranın kalanını borcuma tutun
33. Ekin başak tutmuş
34. Yoğurt tutmuş
35. Eskiden kadınlar peçe tutarlarmış
36. Et tutmak için besin almalısın
37. Ağaca yaptığım aşı tutmuş
38. Çoluğundan çocuğundan tutunuz bu köyün hepsi delirmiş sanki
39. Eli ayağı tutarken çalışsın
40. İki günlük denilen iş bir hafta tuttu
41. Bu ağaca çivi iyi tutar
42. Babasının paltosunu tuttu
43. Konuklarına şeker tuttu
44. Dağ başlarını duman tutmuştu
45. Trafik polisi yolu tutmuştu
46. Kaldırımları arabalar tutmuştu, yayalar caddeye iniyordu
47. Hangi yolu tutacağını bilemiyordu
48. Soluğunu tutup bekledi
49. Lafa dalınca tencere tutmuş
50. Gazinoda bir masa tutmuştum, ona oturduk
51. Onu iki kişi tutmuş, güç bela yeniden yerine oturtmuştu
52. Onu otobüs tutar
53. Seni tutan olmaz. Otobüs uçağı tutar mı?
54. Onu bu kentte tutan bir şey kalmamıştı
55. Romanı çok tuttu
56. Yolda yağmur tuttu, ıslandık
57. Olur şey mi, tutup bütün parasını kumara kaptırmış
58. Not tutmak, tutanak tutmak
Diğer dillerde Tutmak
İngilizce: Keep
Spanish: Mantener
German: Halten
French: Garde
Italian: Mantenere
Tutmak ile ilgili atasözleri
Aşağıda Tutmak hakkında ve içinde Tutmak kelimesi geçen, Tutmak ile başlayan veya biten atasözleri örnek olarak verilmiştir.
Tutmak ile ilgili deyimler
Aşağıda Tutmak hakkında ve içinde Tutmak kelimesi geçen, Tutmak ile başlayan veya biten deyimler örnek olarak verilmiştir.
Deyim: ağzını sıkı (pek) tutmak
Anlamı: sır vermemek.
Deyim: ağzını tutmak
Anlamı: 1) boşboğazlık etmemek; 2) kötü söz söylememek; 3) bir konuda arzu edilmeyen düşüncelerin açığa çıkmasını susarak önlemek.
Deyim: akılda tutmak
Anlamı: unutmamak.
Deyim: aksiliği tutmak
Anlamı: güçlük çıkarmak, inadında direnmek.
Deyim: alkış tutmak
Anlamı: 1) topluca el çırparak yüksek sesle 'yaşa, var ol' vb. sözler söyleyerek birini alkışlamak; 2) taraftar olmak, belli bir görüşten yana olmak: 'Batıla alkış tutanların karşısına geçip hata eylediğimi yeni yeni öğrenmiş bulunuyorum.' -S. Ayverdi.
Deyim: ateşe tutmak
Anlamı: 1) az ısıtmak; 2) üzerine ateşli silahla mermi atmak.
Deyim: atıp (atmak) tutmak
Anlamı: 1) bir kimse veya bir şey için kötü konuşmak: 'Hatta aleyhimde atıp tuttuğunu bile duysam kendimi tanıtmamalıydım.' -O. V. Kanık. 2) abartmalı konuşmak: 'Dünyanın siyasetiyle meşgul oluyorlar, büyük olaylar hakkında atıp tutuyorlar.' -H. R. Gürpınar.
Deyim: avukat tutmak
Anlamı: adli işlemleri gereğince yerine getirmek için bir avukata vekâletname verip onu yetkili kılmak: 'Kasabadan Bilâl Efendi'yi avukat tuttular.' -M. Ş. Esendal.
Deyim: ayak tutmak
Anlamı: hlk. 1) mâni yarışmalarında karşısındakine uyması gereken uyağı vermek: 'Mânicilerden biri 'gülerler' diye bir ayak tutar, ona biri karşılık verir.' -S. Birsel. 2) öncülük etmek; 3) söz açmak; 4) ileride söylenecek bir söze önceden zemin hazırlamak.
Deyim: ayrı tutmak
Anlamı: farklı davranmak.
Deyim: azı çoğa saymak (tutmak)
Anlamı: verilen küçük bir armağanı çok beğenmek.
Deyim: bar tutmak
Anlamı: bar oynamak için hazırlanmak ve oyuna başlamak.
Deyim: bas tutmak
Anlamı: ince sesli çalgılara tek perdeden eşlik etmek.
Deyim: baş üstünde tutmak
Anlamı: çok iyi ağırlamak.
Deyim: başak bağlamak (tutmak)
Anlamı: arpa, buğday, yulaf vb. ekinlerde başak oluşmak.
Deyim: başı tutmak
Anlamı: gürültüden veya üzüntüden başı ağrımak: '... poker oynanıyor. Yenilirse kızıyor. Başı tutuyor, komşu doktorun hizmetçisini çağırıp çenesini ovduruyor.' -M. Ş. Esendal.
Deyim: başını dik tutmak
Anlamı: onurunu korumak.
Deyim: bedduası tutmak
Anlamı: ilenci yerine gelmek.
Deyim: (bir işi) sürüncemede bırakmak (tutmak)
Anlamı: bir işi sonuçlanıncaya kadar boş yere geciktirmek, uzatmak: 'Bana niye bu davayı böyle sürüncemede tuttuğunu izah etsin.' -A. Kulin.
Deyim: (bir işin veya bir şeyin) ucundan tutmak
Anlamı: 1) bir şeyle meşgul olmak, katkı sağlamak, yardımcı olmak: 'Ömür boyu hiçbir işin ucundan tutmamış insanlar için bile bir yaşlılık fonu düzenlenmiş.' -H. Taner. 2) mec. bir işi yeterince ilgilenmeden, önemsemeden yapmak.